28 Ocak 2011

Asma Yaprağında Karamelize Soğanlı Sardalya

Asma Yaprağında Karamelize Soğanlı Sardalya

BALIK SOFRASINA SOSYETİK BİR ARA SICAK :)
Bu blog yazma işi hakikaten çok enteresan bir konu.
“Hoppala bu da nasıl giriş” dediğinizi duyar gibiyim ama ne yapayım aklımdaki düşünceleri aktarmak için uygun bir giriş cümlesi gelmedi aklıma :)
Bloga tarif eklerken, daha doğrusu fotoğraf altı yazısını yazarken, zaman zaman yorum tahminleri de yapıyorum.
İşte; “bu yazı şöyle beğenilir” ya da “şu kısmından şöyle bir soru gelebilir” şeklinde.
Ama hiçbir zaman bu tahminlerimi tutturamıyorum.
Örneğin; yayınlayıp, yayınlamamakta bile kararsız kaldığım, çok basit bulduğum; Patates Topları sizden büyük övgü topluyor ya da “alt tarafı bir kek çırpmışsın Müge, yayınlama bence” deyip, sonra tarif yokluğundan yayınladığım Pudingli Kek neredeyse yüz yorum alabiliyor.
Tam tersi olarak; hem fotoğrafı ile beni benden alan, lezzeti çevremdekiler tarafından; “olağanüstü, ben böyle bir şey yemedim hayatımda” yorumları alan, sizden de; “denedim, şahane bir çorba oldu” yorumları gelmesine kesin gözüyle baktığım; Sebzeli Tavuk Suyuna Şehriyeli Çorba günlerdir öksüz çocuk gibi sayfada durabiliyor :)
Şaşkınım evet şaşkınım, sevgili okuyucularım, bunun nedeni de sizsiniz, beni hep şaşırtıyorsunuz :)
Giriş cümlesindeki kafa karışıklığını anladınız şimdi değil mi? :)

Gelelim tarifin detaylarına; bu konuda ilham kaynağım Sofra dergisinin deniz ürünleri eki oldu. Fotoğrafını gördüğümde; Balık Sofrası için şahane bir ara sıcak olur diye düşündüm ama tarifin detaylarını okuduğumda, alt dudağım hafifçe büküldü. :(
Tarifin orijinalinde; çiğ soğan ve çiğ sardalya asma yaprağına sarılıp, ızgarada kızartılıyordu.
Düşündüm; yaprak yağsız ızgarada kağıt gibi hemen pişince tadı nasıl olurdu? Yaprak hemen piştiği için balık ve soğanın pişme ihtimalide çok düşüktü, ısırınca çiğ soğan ve balık yemek hoş olur muydu? Bence olmazdı. Yani tarif bu haliyle aklıma yatmadı.
Bende Baklava Yufkasında Levrek tarifinden yola çıkarak, kendi tarifimi oluşturdum. Çiğ balık yerine konserve, çiğ soğan yerine karamelize ettiğim soğan, ızgara yerine soğanı kavurduğum tavayı kullandım :)
Sonuç; şahane! Tarifin orijinalini halamın balık sofrasında yemiş, hiç beğenmemiş olan annem bu haline bayıldı :) -araya ufak da bir görümce dedikodusu sıkıştırmış olduk, çaktırmayın- :)

Balık sofralarınız başta olmak üzere her sofraya yakışacağını düşündüğüm bu tarifi; misafirler gelmeden birkaç saat önce hazırlayıp, servis etmeden önce kızartabilirsiniz. “Birkaç gün bekler mi?” derseniz, yanıtı bilemiyorum, denemedim. Salamura yaprağı, yarım saat kadar sıcak suda bekletmek bana göre yeterli oldu. Siz çok çok yumuşak olsun derseniz, yarım saat kadar haşlayabilirsiniz.
Başka konserve balıklar ile örneğin ton balığı ile de yapabilirsiniz. Tamamen damak zevkinize kalmış.

Malzemeler
  • 12-13 Adet (salamura) Asma Yaprağı
  • 12-13 Adet (konserve) Sardalya
  • 1 Adet (büyük) Kuru soğan
  • 3-4 Dal Maydanoz
  • 2-3 Yemek Kaşığı Zeytinyağ
  • Tuz, Karabiber

Yapılışı

  • Asma yapraklarını yarım saat kadar kaynar suda bekletin ve süzün.
  • Soğanı yarım ay şeklinde (piyazlık) ince ince doğrayın.
  • Bir teflon tavada; soğanları zeytinyağ ile orta ateşte sürekli karıştırarak rengi yer yer kahverengiye dönecek şekilde kavurun. Ateşi kapatıp, kıyılmış maydanoz ekleyin ve tuz, karabiber ile tatlandırın.
  • Asma yaprağının uç kısmına bir tane sardalya koyun. Üzerine soğanlı harçtan bir yemek kaşığı kadar koyun, yanlarından biraz içeri kıvırıp, sarın.
  • Soğanı kavurduğunuz tavayı (yıkamadan ve yağ eklemeden) tekrar ısıtın.
  • Hazırladığınız sarmaları, orta ateşte, önlü arkalı kızartın.
  • Sıcak servis edin.

24 Ocak 2011

Sebzeli Tavuk Suyuna Şehriyeli Çorba

Sebzeli Tavuk Suyuna Şehriyeli Çorba

BİR TARİF, ÜÇ SEÇENEK…
Bu çorbayı yaparken, bir çok aşamasında tadına bakıp, şu cümleyi tekrarladım; “başka bir şeye gerek yok, böyle bile içilir” :)
Gerçektende öyle.

Tavuk ve sebzeler haşlandığında, çorba haline getirmeden bu şekilde; “sebzeli tavuk haşlama” olarak sunabilirsiniz. Kalorisiz, lezzetli ve doyurucu bir yemek oluyor.
Tavuğun geri kalanını, havuçları ve patatesleri kendine güzel bir öğün haline getirmiş olan Müge’nin önerisidir. :)
Terbiyeli çorbalar yerine daha saydam çorbalardan hoşlanıyorsanız, haşlama işleminden sonra sadece tel şehriye ve didiklenmiş tavuk eti ekleyerek çorbayı sonlandırabilirsiniz. Eşim bu şekilde sevdiği için, terbiyesini eklemeden, ben bir kase ayırıyorum mesela…
Eğer; “ben diğer iki seçeneği değil, zengin bir çorba istiyorum” derseniz; tarifin tamamını uygulayın derim :)

Tarif; sizinde artık aşina olduğunuz Ülkü şekerimden. Limonlu Tavuk yaptığımız hafta sonu, birlikte denediğimiz lezzetlerden biri idi. Aytaç ameliyat sonrası evde dinlenirken hep bu çorbadan içmiş ve kendi deyimi ile bu çorba sayesinde iyileşmiş :)
Hem tekrar denemek istediğim için, hem de anında tükendiği için o gün fotoğrafını çekememiştik. Eşimin yorumu ise; “eğer fotoğrafı çekildi, yayınlandı diye bir daha yapmayacaksan bu çorbadan, fotoğrafını çekmem ona göre” oldu :) Yani çok beğendi :)

İnanılmaz zengin ve güzel bir lezzete sahip olmasının yanında, çok besleyici ve çok şifalı olan bu çorbayı bende sizlere şiddetle öneririm efendim.

Malzemeler
  • 1 Adet Tavuk Göğüs Eti
  • 1,5 Lt. Su
  • 4-5 Dal Kereviz Yaprağı
  • 1 Diş Sarımsak
  • 1 Adet (minik) Soğan
  • 8-10 Adet Tane Karabiber
  • 1 Adet (orta boy) Havuç
  • 1 Adet (orta boy) Patates
  • 3-4 Adet Defne Yaprağı
  • 2 Çay Kaşığı (kuru) Kişniş
  • Tuz
  • 1 Yemek Kaşığı (tepeleme) Tereyağ
  • 4 Yemek Kaşığı (tepeleme) Tel Şehriye

Terbiyesi için;

  • 4 Yemek Kaşığı (tepeleme) Yoğurt
  • 1 Yemek Kaşığı (taze) Limon Suyu
  • 1 Yemek Kaşığı (tepeleme) Un

Yapılışı

  • Derin bir tencereye; tavuk, kereviz yaprakları, ikiye bölünmüş soğan ve sarımsak, iri iri doğranmış havuç ve patates, su, tuz, defne yaprakları, kişniş ve tane karabiberleri koyun.
    Orta ateşte, sebzeler yumuşayıp, tavuk pişinceye kadar kaynatın.
  • Tavuk suyunu, ince bir tel süzgeç ile süzerek sebzeleri ayırın. Tavuk etinin bir kısmını ince ince didikleyip tavuk suyuna ekleyin ve tavuk suyunu tekrar tencereye koyun.
  • Minik bir teflon tavada tereyağını eritin ve tel şehriyeleri hafifçe pembeleşinceye kadar kavurun.
  • Kavrulan şehriyeleri tavuk suyuna ekleyin. Orta ateşte 4-5 dk. –şehriyeler yumuşayıncaya kadar- pişirin.
  • Bir kasede; yoğurt, un ve limon suyunu iyice çırpın. Tavuk suyundan 4-5 kaşık ekleyerek, karışımın ılınmasını sağlayın.
  • Yoğurtlu karışımı tavuk suyuna ekleyin ve 4-5 dk. daha orta ateşte pişirin. Damak zevkinize göre tuz ekleyin.
  • Sıcak ve taze servis edin.

NOTLAR;

  • Haşlama suyundaki kereviz yaprakları yerine maydanoz kullanabilirsiniz. İlk yapışımızda da öyle yapmıştık. Ama kereviz yaprağının verdiği aroma çok başka.
  • “Eğer evde yok ise; kişniş eklemeyin, şart değil” demek istiyorum ama diyemiyorum :) Kişniş şahane bir tat katıyor tavuk suyuna.
  • Çorbanın ekşiliği bana göre tam kıvamında ama daha az ekşi olsun derseniz, limon suyunu eklemeyin, yoğurdun verdiği ekşilikte yeterli olacaktır.
  • Tavuk göğüs yerine, üzerinde biraz et olan tavuk but kemikleri yada 3-4 parça tavuk baget de kullanabilirsiniz hatta daha yağlı olduğu için biraz daha lezzetli olacaktır.

20 Ocak 2011

Zeytinyağlı Pırasa

Zeytinyağlı Pırasa

DÜDÜKLÜ TENCERE İLE ÇOK PRATİK…
Soğuk günlerde sıcacık bir çorba ister insanın canı, sıcak günlerde ise şöyle buz gibi bir limonata ya da dondurma. Kış günü yediğimiz dondurmada güzeldir elbet ama içimiz üşür, sıcak bir fincan çay gibi keyif vermez çoğu zaman.
İşte bu kuralı bozan nadir yiyeceklerden biri pırasa bence…
Hava ne kadar soğuk olursa olsun, pırasa buz gibi soğuk yenince keyif veriyor bana…
Yanında mutlaka taze ekmek ve siyah zeytin ile birlikte…

İtiraf ediyorum ben gerçek bir pırasa sever değilim. Kayıtsız şartsız her şekilde yerim diyeceğim bir sebze değil kendisi. Şartlarım var :)
Bir kere kesinlikle zeytinyağlı olacak, salçalı olmayacak, rengi bembeyaz olacak, bol pirinçli, bol havuçlu olacak, yeşil kısmı az, beyaz kısımları daha fazla olacak, yumuşacık olacak ağızda krema gibi eriyecek, bir gün dinlenmiş ve kıvamı buz gibi soğuk olacak, son olarak kesinlikle üzerine limon sıkarak yenecek.
Nasıl? AB kriterleri gibi değil mi? :)
Bu kriterlerin hepsini başarı ile kim bir araya getirir, benim bu şımarıklığımı bir tek kim sızlanmadan yerine getirir, sorusunun yanıtı ise; tabi ki annem :)

Hafta sonu; “hadi yeni bir şeyler deneyelim” diye mutfağa girdiğimizde, önce bir buzdolabına göz attı annem, sebzelikte, benim alıp, sonrada unuttuğum bir şeyler var mı diye. :)
Her zaman olduğu gibi buldu da :) Pırasalı kiş yapmak için aldığım ama günlerdir öylece duran pırasaları…
“Kiş, miş anlamam ben, yapalım mis gibi zeytinyağlı pırasa olsun bitsin” dedi. Blogda pırasa tarifi olmadığı için hemen kabul ettim tabi :) Tarif olsaydı illa başka bir şey yapalım diye tuttururdum :)

Zeytinyağlı Havuç tarifinde uzun uzun anlatmıştım; pırasanın üzerinden havuçları ve pirinçleri seçtiğimi, sırf bu yüzden annemin bana zeytinyağlı havuç pişirdiğini ama yemeğe lezzetini veren pırasa olduğu için yerini tutmadığını…
Bu nedenle bizim tarif; bol havuçlu ve pirinçli siz isterseniz daha az kullanabilirsiniz.

Annemin tarifinin bana göre en can alıcı noktası; düdüklü tencerede pişmesi. Sebzelerin doğranmasından, tencerenin kapağını açıncaya kadar süre toplasanız yarım saat bile değil, üstelik bu süre içinde sizin çalıştığınız kısım en fazla 10 dk. :)
Düdüklü tencerede yapmak istemezseniz, aynı yapılış aşamalarını izleyip, kısık ateşte pırasalar yumuşayıncaya kadar pişirmeniz gerekiyor. Birde su miktarını birazcık daha arttırmanız.
Sizinde pırasa ile ilgili kriterleriniz benimle aynı ise; tam da mevsimi iken, deneyin derim :)

Malzemeler
  • 1 Kg. (ayıklanmış, doğranmış) Pırasa
  • 2 Adet (orta boy) Havuç
  • 3 Yemek Kaşığı (tepeleme) Pirinç
  • 1 Tatlı Kaşığı (silme) Tuz
  • 1 Yemek Kaşığı (tepeleme) Şeker
  • 1 Çay Bardağı (100 ml.) Zeytinyağ
  • ¾ Su Bardağı (1 bardaktan 1 parmak eksik) Su

Yapılışı

  • Pırasaların tepelerinden keserek, dış kabuklarını temizleyin. 2şer cm. kalınlığında doğrayın.
  • Havuçları da ince ince dilimleyin.
  • Tencereye sırasıyla; pırasaları, havuçları, yıkanmış süzülmüş pirinci, tuzu, şekeri, yağı ve suyu koyun.
  • Düdüklü tencerenizin derecesini ayarlayın ve orta ateşe koyun, buhar çıkışı olunca ateşi kısın ve 7 dk. pişirip, ateşi kapatın.
  • 10-15 dk. sonra kapağını açın ve biraz ılınınca servis tabağına alın. (Ben Karaca düdüklü tencerede 2 numaralı konumda pişirdim)
  • En az bir gece buzdolabında dinlendirin ve soğuk servis edin.

18 Ocak 2011

Tahinli Cevizli Kurabiye

Tahinli Cevizli Kurabiye

KURABİYE DEĞİL BOMBA BU :)
Bir tarifi yazarken, aynı zamanda onu yiyor olmak, hakkında yazacağınız şeyleri de otomatikman etkiliyor. :)
Tıpkı benim şu anda bu satırları yazarken, bir fincan sütlü kahve ile bu kurabiyeyi yiyor, bitmesin diye minik minik ısırıyor olmam gibi. :)
Bu kurabiyenin tadı; inanın nefaset ötesi!
Tarifi; okuyucularımdan sevgili; Hülya KARA hanımefendiye ait.
Bir gün toplantısında ilk kez tadına bakıp, kendiside defalarca yaptıktan sonra; “bu tarif mutlaka Hünerli Bayanlar’da yer almalı” diye düşünmüş.
Ne iyi etmiş. Posta kutuma düşüp, ilk kez okuduğum andan itibaren, deneyeyim diye hafta sonunun gelmesini iple çektim. Malzemelerinden nasıl lezzetli olduğu beliydi çünkü.

Bu arada unutmadan belirteyim, sadece Hülya hanım’dan değil, pek çok okuyucumdan böyle nefis tarifler geliyor bana. Hepsini bilgisayarımda oluşturduğum klasörde saklıyorum ve inşallah hepsini deneyeceğim. Ama tatlı krizimin tuttuğu şu günlerde bu kurabiye hepsinin önüne geçti :)

Kurabiye; tahin nedeniyle oldukça kalorili ve de yoğun bir lezzete sahip. İçinde tereyağ ya da margarin olmayıp, sıvıyağ olması ise bir nebze vicdanımızı rahatlatıyor :)
Tarifte yaptığım tek değişiklik ise; pekmez ilavesi.
Orijinal ölçülerindeki şeker miktarı gözüme az görününce yarım bardak pekmez ekledim ve bence harika oldu.
Madem katı yağ yok, şekerde olmasın, hepten sağlıklı olsun derseniz, pudra şekeri yerine -bir su bardağından bir parmak eksik- pekmez ile de hazırlayabilirsiniz.
Orijinal tarifte dört su bardağı olan un miktarı bende üç su bardağı oldu mesela yani hamur toparlanınca un eklemeyi mutlaka bırakın. Biraz fazla gelirse, hamurun kum gibi dağılıp sizi üzmesi an meselesi.
Zaten diğer kurabiye hamurları gibi kolayca yuvarlanan bir hamur olmuyor. Bu nedenle ben rulo yapıp dilimledim, bu yöntem ile hem şekil vermesi çok kolay oldu, hem de şık…
Son uyarım ise pişirme süresi; kesinlikle 20 dakikadan fazla pişirmeyin. Ben; Hülya Hanım, 20 dakika dediği halde, pişmez korkusu ile ilk tepsiyi 25 dakika pişirdim, resmen kavruldu.
İkinci tepsi ise şahane oldu. Fırından çıktığında çok yumuşak ama biraz bekleyip, soğuyunca kıvam alıyor.

Kısacası denediğim, beğendiğim ve dün itibariyle on dokuz kişiye tattırdığım, hemen tarifi istenen bu kurabiyeyi sizlere de öneriyorum :)
Tarif için tekrar teşekkürler Hülya Hanımcım…

Malzemeler (ortalama 24 kurabiye için)
  • 1 Su Bardağı Tahin (Koska kullandım)
  • 1 Su Bardağı Pudra Şekeri
  • ½ Su Bardağı Pekmez
  • 1 Su Bardağı Sıvı Yağ (Fındık yağı kullandım)
  • 1 Paket Kabartma Tozu
  • 1 Su Bardağı (iri kırılmış) Ceviz
  • 3 Su Bardağı Un

Yapılışı

  • Derin bir kasede; tahin, pekmez ve sıvı yağı çırpma teli ile iyice çırpın.
  • Pudra şekerini eleyerek ekleyin ve biraz daha çırpın.
  • 2 Su bardağı un ve kabartma tozunu eleyip, ekleyin ve yoğurmaya başlayın. Bu aşamada cevizi de ekleyin.
  • Kalan unu azar azar ekleyin.
  • Elinize yapışmayacak kadar toparlandığında un eklemeyi ve yoğurmayı bırakın.
  • Hamuru uzun bir rulo yapın ve alüminyum folyo yada poşet ile sarın.
  • Buzdolabında 30 dk. kadar bekletin.
  • Hamuru 1 cm. kalınlığında dilimler halinde kesip, tepsiye 2 şer cm. boşluk bırakacak şekilde dizin.
  • Önceden ısınmış 180 derece fırında, 20 dk. pişirin.
  • Fırından çıkınca, tepside soğuyuncaya kadar bekletin.

07 Ocak 2011

Elma Tatlısı

Elma Tatlısı

KUŞ GİBİ HAFİF BİR TATLI…
Aslında; “bu hafta hep basit tariflerden gittik, şöyle güzel bir tatlı tarifi ekleyeyim de, hafta sonu blogda o kalsın” diye düşünmüştüm. Ama tarifi yazmaya başladığımda gördüm ki; bu haftanın en basit tarifi bu tatlı olacak :) Yapımı son derece kolay ve zahmetsiz olan bu tatlı, bana göre hazır puding pişirmekle neredeyse aynı sürede hazırlanıyor.

Elma tatlısı; Sofra Dergisi için hazırladıklarımdan biriydi. Elma dosyası hazırladıktan hemen sonra sizlerle paylaşmayı planladığım bir tarifti ama önceliği dergiye verdim :)
Son bir aydır bizim evde oldukça sık pişen bir tatlı oldu. Genelliklede olumlu not aldı.
Bir tek babam beğenmedi, çok hafif buldu :) Kendisi; Şam İşi tarzında çok yoğun tatlılardan hoşlanır çünkü.
Babam hariç; genellikle duyduğum ise; “çok hafif, bir oturuşta dört beş tane yerim ben bundan” tarzı sözler oldu.

Tatlıyı; hafta içi misafirleriniz için bir gün önceden hazırlayıp, sunabilirsiniz. Aynı gün demiyorum, çünkü tadı bir gün buzdolabında bekleyince daha güzel oturuyor. Tadı; Ayva Tatlısı ile çok benzeşiyor, tek fark ayvanın o kekremsi tadı.
Elmanın tadı çok belirgin olmadığı için, içine bolca portakal ve limon kabuğu rendeledim. Hem böylelikle tarçının o baygın aroması da dengelenmiş oldu.
Elma olarak; kesinlikle iri golden elma kullanmanızı öneririm. Yeşil elma ile o kadar iyi olmuyor mesela :)

Süslemesinde daha fotojenik olması açısından portakal kabuğu rendesi kullandım ama şart değil. Serpmesiniz de olur. Aynı şekilde bütün ceviz yerine iri kırılmış ceviz ile servis edebilirsiniz, her lokmada ağza ceviz gelmesi daha iyi olur :)

Malzemeler
  • 4 Adet (iri) Golden Elma
  • 8 Yemek Kaşığı (silme) Şeker
  • 1 Adet Limon Kabuğu Rendesi
  • 1 Adet Portakal Kabuğu Rendesi
  • 1 Su Bardağı (200 ml.) Su
  • 3-4 Adet Çubuk Tarçın
  • Kaymak ve Ceviz (süslemek için)

Yapılışı

  • Elmaların kabuklarını soyup, ikiye bölün ve çekirdeklerini temizleyin.
  • Yayvan bir tencereye elmaları dizin.
  • Elmaların üzerine ince rendelenmiş portakal ve limon kabuklarını serpiştirin.
  • Şekeri de eşit olacak şekilde serpiştirin, üzerine tarçınları koyun ve suyu ekleyin.
  • Orta ateşte kaynayıncaya kadar, daha sonra kısık ateşte 13-15 dk. kadar pişirin.
  • Tencerenin içinde soğumaya bırakın. İyice soğuyunca buzdolabına kaldırıp, en az 3-4 saat dinlendirin.
  • Kaymak ve ceviz ile servis edin.

Elma Tatlısı

06 Ocak 2011

Mantarlı Üç Biberli Omlet

Mantarlı Üç Biberli Omlet

BİR BASİT DAHA…
Hazır, yayınlayıp yayınlamamakta bile kararsız kaldığım; Patates Topları’nın rüzgarı yelkenleri şişirmişken, tam yol devam edelim derim :)
Çünkü araya zaman girerse, bu basit tarifte yayınlanmadan arşivin tozlu sayfalarında kaybolup gider :)

Kahvaltı Sofrası için; yaptığım bu omlet benim uzun zamandır favorim. Sadece kahvaltıda değil, kendime akşam yemeği olarak da sık sık yapıyorum.
Biberleri illa üç çeşit olmak zorunda değil, sadece yeşil biber ile de gayet lezzetli olur. Ben Sebzeli Bonfile Kulesi’nde kullanmak üzere yazın buzluğa bolca; jülyen doğranmış biber stoku yaptım.
Şimdilerde sadece bonfile kulesi için değil, tüm yemeklerde kaşık kaşık alıp kullanıyorum.
Mantar olarak konserve mantarda kullanabilirsiniz, o zaman ön pişirme yapmanıza gerek yok, direk biberler ile birlikte kavurabilirsiniz.
Biberleri ekledikten sonra mümkün olduğunca az pişiriyorum. Biberler biraz diri kalınca daha lezzetli oluyor, kabukları ayrılmadığı için görüntüsü de hoş oluyor.
Yumurtayı; “ekmek banabilme kıvamında” sevdiğim için :) biraz sulu bırakıyorum. Pizza gibi dilim dilim kesilen bir omlet yapmak isterseniz; bir yüzünü iyice pişirdikten sonra, bir tencere kapağı yardımı ile ters çevirip pişirebilirsiniz.

Malzemeler (4 kişilik)

  • ½ Paket (200 gr.) Mantar
  • 2 Yemek Kaşığı (ince-uzun doğranmış) Yeşil Biber
  • 1 Yemek Kaşığı (ince-uzun doğranmış) Kırmızı Biber
  • 1 Yemek Kaşığı (ince-uzun doğranmış) Sarı Biber
  • 3 Yemek Kaşığı Sıvıyağ
  • 3 Adet Yumurta (yumurtalar minik ise 4 de olabilir)
  • Tuz ve Karabiber

Yapılışı

  • Mantarları yıkayıp, kurulayın. İnce ince dilimleyin.
  • Orta boy bir tavaya; 1 yemek kaşığı sıvıyağ ve mantarları koyun. Orta ateşte, arada karıştırarak, mantarlar suyunu salıp, tekrar çekinceye kadar pişirin.
  • Mantarlar suyunu çekince, 2 yemek kaşığı sıvıyağ ve biberleri ekleyin. Sürekli karıştırarak, 2-3 dk. kavurun.
  • Bir kasede yumurtaları, tuz ve karabiber ile iyice çırpın.
  • Yumurtaları, mantarlı biberli karışımın üzerine yayın ve üzerinde çizikler yapa yapa pişirin.
  • Yumurtalar pişip, fazla katılaşmadan ateşten alın.
  • Hiç bekletmeden sıcak servis edin.

05 Ocak 2011

Kaşar Peynirli Patates Topları

Kaşar Peynirli Patates Topları

YAPIMI BASİT ama ÇOK HAVALI :)
İşte yine bloga yazsam mı, yazmasam mı? diye karar veremediğim bir tarif daha :)
Eminim birçoğunuz okuduğunda; “e haşlanmış patatesle peyniri karıştırmış, ne var yani” diyeceksiniz.
Haklısınız da :)
Ama inanın bazen bazı tarifler hayat kurtarabiliyor. Kahvaltıya dair ne varsa koyduğunuz ama karşısına geçip bakınca; “bir eksik var ama ne?” diye düşündüğünüz sofralarınız olmadı mı hiç :)
İşte böyle bir durumda, bu rengarenk toplar masanıza cıvıl cıvıl bir hava katıyor, benden söylemesi.

Aslında kahvaltı sofrası için; patatesleri haşlarken hatta tencerenin kapağını açıncaya kadarki niyetim; patates salatası yapmaktı. Birden bu topları yapmaya karar verdim.
Daha önceki denemelerde içine süt de eklemiştim. Lezzet olarak evet ama kıvamı toparlamak zor olduğu için önermiyorum. Top haline getirmek zor, getirseniz de ikram ederken kürdandan çıkıp tabakta kalıyor yani kısaca sütü boş verin :)
Kaşar peynirini bolca eklediğimiz için, zaten daha ağzınıza götürmeden mis gibi süt kokusu duyuyorsunuz.
Kaşar peyniri soğuyunca sertleştiği için, toplarınızın kıvamı da gayet güzel oluyor.

Ben hem pratik olması hem de hem de kolay toparlanması için sadece kaşar peyniri ile yaptım. Siz damak zevkinize göre, beyaz peynir, krem peynir ya da labne peyniri ile yapabilirsiniz. Hepsinden birazda koyabilirsiniz. Eminim harika olacaktır.
Aynı şekilde tereyağ eklemek de damak zevkinize kalmış ama bence çok yakışıyor.
Süslemesi ise hayal gücünüz ile sınırlı. Maydanoz ve tatlı pul biber en fotojenik olanı :)
İnce rendelenmiş havuç, dereotu ve hatta iri çekilmiş cevize bulayabilirsiniz.

Son önerim ise akşam yemekleri ya da beş çayları için;
topları sade olarak hazırlayıp, üzerine sarımsaklı yoğurt dökün ve kızgın kırmızı biberli yağ gezdirerek süsleyin. Çok şık ve doyurucu bir ikram oluyor.

Malzemeler
  • 4 Adet (orta boy) Patates
  • 1 Su Bardağı (rendelenmiş) Taze Kaşar Peyniri
  • 1 Yemek Kaşığı Tereyağ
  • Tuz ve Karabiber
  • Maydanoz ve Pul Biber (süslemek için)

Yapılışı

  • Patatesleri haşlayıp, soyun ve küp küp doğrayın.
  • Patatesler soğumadan, tereyağ, tuz, karabiber ve kaşar peynirini ekleyin. Hepsi pürüzsüz bir kıvama gelinceye kadar iyice karıştırın. (ben bu aşamada çatalla ezmek yerine, eldiven takıp yoğurdum. Böylelikle pürüzsüz bir karışım oldu)
  • Karışımı oda sıcaklığında 10-15 dk. kadar bekletip ılınmasını sağlayın.
  • Karışımdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp, yuvarlayın.
  • İnce kıyılmış maydanoza, pul bibere -ya da ne arzu ederseniz ona- bulayın.
  • Fazla bekletmeden servis edin.

03 Ocak 2011

2010'un Son Kahvaltı Sofrası

Ülkü&Aytaç Kahvaltı Sofrası 1

ÜLKÜ ve AYTAÇ İÇİN HAZIRLADIĞIM SOFRA...
Böyle giderse; blogda “Ülkü’nün Tarifleri” ve “Ülkü-Aytaç Sofraları” diye bir kategori açmam gerekecek. :)
Şöyle bir baktım da epey bir yazı olmuş, hem bizim evde hem onların evinde kurulan sofralar ile.
Ülkücüğümle, yılsonu yoğunlukları nedeniyle uzun zamandır görüşememiştik, bir anlamda hasret giderdik.
Özellikle Aytaç sayesinde, yine bol kahkahalı, kahvaltı ile başlayıp, akşam yemeği ile süren, keyifli, filmli, mısırlı bir gün oldu bizim için.
Sofrada –her zaman olduğu gibi- fazla bir çeşit yok :) Klasik kahvaltı.
Ama eşimin çektiği ve benim çok sevdiğim fotoğraflar olunca elimde, sizinle paylaşmadan duramam biliyorsunuz :)

Soframızdaki; mantarlı biberli omlet ve patates toplarının tariflerini ayrı yazılarda vereceğim.
Anlayacağınız bu yazı; bol fotoğraflı az cümleli bir yazı olacak :)

Ülkü&Aytaç Kahvaltı Sofrası 2

Peynir tabağını Malatya’dan sevgili Gülce Hanım’ın hediye olarak gönderdiği, gün kurusu kayısılar -daha doğrusu kalanları- ile süsledim. Yeri gelmişken Gülce hanım’a bir kez de buradan çok ama çok teşekkür etmek istiyorum.
Gönderdiği; lokumlar, cevizli sucuklar, cezeryeler, kısaca tüm ürünler şahaneydi!
Diyebilirim ki ben bugüne kadar –Mısır çarşısından da aldıklarım dahil- cevizli sucuk yememişim!
Koca koli neredeyse 24 saat içinde tükendi. :) Kendisine sürekli sipariş verebilmek için, iletişim bilgilerini istedim ama henüz göndermedi, buradan da çağrı yapmış olayım.
Bilgiler gelir gelmezde sizinle paylaşırım, eminim sizde sipariş verirsiniz kendisine.

Ülkü&Aytaç Kahvaltı Sofrası 4

Ülkü&Aytaç Kahvaltı Sofrası 8

Ülkü&Aytaç Kahvaltı Sofrası 5

Ülkü’cüğüm; getirdikleri pastane ürünlerini, bana yeni yıl hediyesi olarak getirdiği servis tabaklarına kendisi dizdi :) Tamamen bir; “kendin al, kendin süsle” durumu yani :)

Ülkü&Aytaç Kahvaltı Sofrası 6

Tarifini daha önce verdiğim; Baharatlı Tereyağ..

Ülkü&Aytaç Kahvaltı Sofrası 3

Münevver Ablacığımda tattığımdan beri; akşam yemeği ve kahvaltı dahil hiçbir soframdan eksik olmayan :) Çeşnili Zeytinyağ

Ülkü&Aytaç Kahvaltı Sofrası 7

İşte bu fikri çok sevdim!
Fondü alışkanlığımız pek olmadığı için, uzun zamandır dolapta kutusunun içinde bekleyip duruyordu garibim. Bu fikirle kendisini aktif olarak mutfağa kattım :)
Çocukken, Pazar kahvaltılarında babamın en çok uyarı yaptığı konuydu bu; yağı donan sucuk konusu…
Çatalı, tavanın kenarına sertçe vurarak; “önce sucuk yiyin, yağı donuyor” der dururdu :)
Şimdi gülerek anlatıyorum ama o zaman gayet ciddiye aldığımız, hafiften korku ile sucuğu yediğimiz bir uyarı idi bizim için :)
Bu fikirle kahvaltı boyunca canımız ne zaman isterse o zaman bir dilim sucuk attık ağzımıza :)
Sizlere de öneririm efendim…

Ülkü&Aytaç Kahvaltı Sofrası 9

Sofrada kullanılan; yemek takımı; Karaca....
Sürahi, su bardakları, şekerlik, minik renkli mandallar ve tüm servis tabakları; Paşabahçe....
Çatal-kaşık takımı; Jumbo (2000 modeli)....
Kedili çatal bıçak aparatı; Bernardo...
Çay bardakları; Tantitoni, Koleksiyon Mobilya - Faruk Malhan "İstanbul" tasarımı....
Keten masa örtüsü; Çarşaf-iş (Şişli)...
Peçeteler ve runner; kayınvalidemin işleyip, çeyizime hediye etiği nadide parçalar.
Mini bakır tava; Kilis. (Esse'de de bulunuyor)
Minik kaseler; Ayşem'in, kayık şeklinde servis tabakları; Ülkü'nün hediyesi...

02 Ocak 2011

Fondü'de Sucuk

Ülkü&Aytaç Kahvaltı Sofrası 7

İşte bu fikri çok sevdim!
Fondü alışkanlığımız pek olmadığı için, uzun zamandır dolapta kutusunun içinde bekleyip duruyordu garibim. Bu fikirle kendisini aktif olarak mutfağa kattım :)
Çocukken, Pazar kahvaltılarında babamın en çok uyarı yaptığı konuydu bu; yağı donan sucuk konusu…
Çatalı, tavanın kenarına sertçe vurarak; “önce sucuk yiyin, yağı donuyor” der dururdu :)
Şimdi gülerek anlatıyorum ama o zaman gayet ciddiye aldığımız, hafiften korku ile sucuğu yediğimiz bir uyarı idi bizim için :)
Bu fikirle kahvaltı boyunca canımız ne zaman isterse o zaman bir dilim sucuk attık ağzımıza :)
Sizlere de öneririm efendim…

Sorular üzerine küçük bir not; sucukları önce, bakır tavada ocakta -hiç yağ eklemeden- kızarttım. Sıcak kalması için, tavayı fondünün üzerine yerleştirdim. Mum alevinde sucukların pişmesi tahminimce çok uzun sürer :)

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin